16 Jan
16Jan

 Günümüzde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ne yazık ki hepimizin problemleri var. Bazı zamanlarda bu problemlerle kolaylıkla baş edebiliyorken, bazı zamanlarda ise sorunlar karşısında bocalayabiliyoruz. Peki, ne zaman bir uzman yardımı alınmalı? Eğer ki; 

  • Gündelik işlerinizi eskisi gibi yapamıyorsanız,
  • İşlevselliğiniz azaldıysa,
  • Ruh hallerinizde belirgin değişiklikler yaşıyorsanız,
  • Sorunlarla baş edemediğinizi düşünüyorsanız,
  • Yakın çevrenizdeki insanlar sizde belirgin değişiklikler gözlemlediğini belirtiyorsa,

 bunların hepsine ya da herhangi birine sahipseniz, bir uzmana danışmanız ve gerekiyorsa psikoterapi sürecine başlamanız faydalı olacaktır. 

Psikoterapi duygularınızı, düşüncelerinizi ve kişisel yaşantılarınızı psikolog eşliğinde keşfetme ve farkındalığı arttırma sürecidir. 

Bunun yanı sıra; bilimsel yöntem ve teknikler kullanılarak ruhsal ve davranışsal problemlerin çözümlenmesi ve tedavi edilmesidir. 

Toplumumuzda beden sağlığı ile ilgili rahatlıkla konuşulurken ruh sağlığı ile ilgili konuşmak ne yazık ki kaçınılan bir durumdur. Genellikle duygusal zorluk yaşayan kişiler, toplumsal olumsuz algı sebebiyle terapiye başvurmazlar. Etiketleneceğini, küçümseneceğini ya da alay konusu olacağını düşünürler. Ancak bu kaçınma davranışı, zamanla problemlerin kökleşip kronik hale gelmesine sebebiyet verebilir. 

Eski nesillerde psikolojik destek alan kişiler hasta olarak etiketlenirken, günümüzde ruh sağlığı çalışanlarına ve psikoloji bilimine yönelik bakış açısının olumlu yönde değiştiği, günümüz insanının bu konuda daha duyarlı hale geldiği görülmektedir. 

Dolayısıyla, psikoterapinin bir arkadaş tavsiyesinden ibaret olmadığını, etik kurallar, sınırlar ve gizlilik çerçevesinde sunulan konuşma terapisi ve bir tedavi modeli olduğu artık bilinmektedir. Ancak bazen görüldüğü üzre, bireyler var olan ruhsal durumunu, ‘’benim bir sorunum yok ki, bunu kendi kendime çözebilirim, konuşarak sorunlarım geçmez’’ gibi söylemlerle ötelediğini ve kabul etmek istemediğini görürüz. 

Ancak şu bilinmelidir ki; fiziksel bir hastalığımız olduğunda nasıl ki doktora başvuruyorsak, ruhsal bir sıkıntı yaşadığımızda da psikolojik yardım almak faydalı ve gereklidir. 

Hayatımızın her evresinde, yaşadığımız ve üstesinden gelemediğimiz pek çok sorun olabilir. Bu sorunlarla başa çıkmakta güçlük çekiyor olabiliriz. 

Kişi, rutin yaşamındaki problemlerin üstesinden gelemediği ve kendini duygusal açıdan iyi hissetmediği durumlarda, psikolojik yardım almalıdır. Kişinin yaşam standardını bozan, günlük hayatını işlevsel olarak sürdürmesine engel olan durumlarda, psikoterapiye başvurmak gerekmektedir. Hangi durumlarda psikoterapiye başvurulur? 

Yaşam sorunları: Stres, erteleme, evlilik ve aile problemleri, ilişki problemleri (bağlanma, kaybetme korkusu, terk edilme, çatışma vb.) öfke, ebeveynlik ve çocuk yetiştirme tutumları Yıkıcı duygu durum bozukluğu: Geleceğe yönelik karamsarlık, umutsuzluk, ruhsal çökkünlük, isteksizlik ve yaşamdan zevk alamama hali, ölüm ya da intihar düşünceleri varsa, 

Psikometrik Ölçekler: Tanı ve tedaviye yardımcı olan psikometrik değerlendirmeler Kaygı Bozuklukları: Aşırı titizlik, kontrol etme, düzen ile ilgili takıntılı davranışlar, panik atakların eşlik ettiği panik bozukluk, uçak, hayvan, asansör, kapalı yer vb. durumlarda aşırı kaygının görüldüğü durumlar, sunum esnasında, topluluk önünde konuşmak ya da kalabalık ortamda oluşan kaygılar, sınav kaygısı, sağlığından endişe edilen durumlar, beslenme ve yeme bozuklukları 

Psikolojik travmalar: Kaza, ölüm, doğal afet vb. gibi ani ve beklenmedik durumlarda gelişen stres bozukluğu gibi durumlarda psikiyatrik ve psikolojik destek alınmalıdır. 

’’Psikiyatriye deliler değil, akıllılar gelir dediğimde insanlar güler bana;  İç dünyasında bir şeylerin yolunda gitmediğini, bir yerlerde bir yanlış olduğunu fark etmek için kişinin akıllı ve duyarlı olması gerekir.

 Keşke herkes bu kadar duyarlı olabilse..’’ Unutulmamalıdır ki; ruh ve beden sağlığı bir bütündür.

Psikoterapi Süreci

Kognitif Tereapi’de terapist öncelikle, bireyin psikolojik rahatsızlıklarla bağlantılı olan inançlarını, ruh hallerini, davranışlarını ve bedensel belirtilerini tespit eder. Daha sonra çeşitli Kognitif Terapi teknikleri uygulayarak bireyin bozukluklarla bağlantılı olan bu inançlarında değişim sağlamaya yönelik çalışmalar yapar.

 İnançlardaki değişim, bireyin davranışlarında, ruh halinde ve bedensel belirtilerinde de değişime neden olur. Kognitif Terapi’de psikoterapi sürecinin en önemli noktası, terapistin ve danışanın işbirliği içinde olmasıdır. Terapist, danışana ne yapması ya da yapmaması gerektiğini söylemez. Ya da psikoterapi süreci, danışanın kendini anlatıp rahatladığı bir süreç olarak devam etmez. Süreç içerisinde terapist ile danışan birlikte çalışır, notlar tutar ve ilerler. Seansta yapılan çalışmalar ev çalışmaları ile desteklenerek, öğrenilen yeni becerilerin seans dışındaki hayata da aktarılması hedeflenir. Böylelikle danışan, gelecekte karşılaşabileceği sorunlarla mücadele edebilecek gerekli donanımı kazanmış olur. Başka bir deyişle birey, kendi kendisinin terapisti olmayı öğrenir. Genellikle haftada bir ya da iki seans yapılır. İhtiyaca göre süreçte ya da haftalık seansların sıklığında değişiklikler olabilir.

KAYNAK LİNK: https://www.cemgumus.com/psikoterapi-hakkinda-merak-ettigin-5-sorunun-cevabi/

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.